Bu site, tarayıcınız için sınırlı desteğe sahiptir. Edge, Chrome, Safari veya Firefox'a geçmenizi öneririz.

İntikam Alışverişi x Sürdürülebilirlik

Aşıların hayatımıza girmeye başlamasıyla birlikte moda sektörünün toparlanmaya başladığının sinyallerini yapılan kar ve büyüme açıklamalarıyla izleyebiliyoruz.

7 Mayıs 2021 de BOF sitesinde verilen aşağıdaki veriler, pandemi sonrası süreçte ne kadar hızlı bir toparlanma olduğunu gözler önüne seriyor.

Coach, Kate Spade ve Stuart Weitzman ilk çeyrekte %19’luk bir artış bildirdi. Alman e-ticaret sitesi Zalando’nun ilk 3 aylık satışları %47 artış bildirirken İngiliz rakibi Asos ise %25’lik bir artışta kaldı. Spor etkinlikleri hayatımıza döndükçe Adidas ve Under Armour tüm yıllık gelir tahminlerini yükseltti hatta Adidas 2. Çeyrekte %50’lik bir sıçrama beklediğinin altını çizdi.

E-ticaretin yanı sıra perakende anlamında da büyük bir hamle sokak giyim devi Supreme’den geldi ve 6 Mayıs’ta Milano’da 13. Mağazasını açtı.

Lüks markalarda ise durum neredeyse aynı, LVMH, moda bölümü satışlarının pandemi öncesi seviyelere göre ilk çeyrekte %37’lik artış gördü. Pandemi öncesi döneme göre!!!

Hermes ise %33 ile onu izledi. ABD’de perakendeciler büyük bir geri dönüş beklentisiyle işe alım konusunda epey cesur davranırken talebin bu kadar yüksek kalıp kalmayacağı da aslında belirsiz.

Tüm bu haberler ilk aşamada epey sevindirici, uzun zamandır söylenen intikam alışverişi gerçekleşmeye başladı gibi görünüyor. Fakat bu noktada özellikle pandemi döneminde daha da alevlenen sürdürülebilirlik trendi intikam alışverişi ile çelişki oluşturmayacak mı?

Modanın sürdürülebilirlik vaatleriyle bu büyüme hedefleri çarpışıyor. Pandemi öncesi her yıl yaklaşık 70 milyon ton malın atık olarak yakıldığı, imha edildiği veya atık olarak beklediği ve satılabilen giysilerin de ancak % 60’ının tam fiyattan satıldığı düşünülürse bu aşırı tüketim alışkanlığının pandemi sonrasında nasıl şekilleneceği soru işareti.

Sürdürülebilirlik de bir trend olarak pazarlama stratejileri içinde kalarak bu sorunu besliyor görünüyor. Çünkü bu sefer de markalar daha fazla ürün satmak için çevre dostu bir ambalaj koyuyor. Böylece insanlar alışveriş yaparken sadece kendini iyi hissetmekle kalmıyor, daha az zarar verdiğini düşünerek yine tüketim hızına devam ediyor. Nisan ayında yapılan bir raporda Farfetch web sitesinde sürdürülebilir öğelerin tanıtımlarına bakma oranının 4 katına çıktığını söyledi. Aşırı tüketim sürdürülebilir mallar üzerinden devam ediyor gibi.

Sonuç olarak sürdürülebilirlik hala daha altı tam doldurulmamış bir kavramdan öteye geçemedi. Geçebilmesi için de yasallaşması, kanunlarla ve denetlemelerle desteklenmesi gerekiyor. Şirket hissedarları için değil dünya için iyi olanın korunması ve gözetilmesi şart.

Sadece marka öyle olduğunu iddia ettiği ve ona uygun etiketler ve paketleme yaptığı için sürdürülebilir olduğu anlamına gelmez. Tüm bu beyanların takibi ve denetlenmesi hakkıyla yapıldığında tüm üreticiler ve tüketiciler bunu öncelik olarak aldığında ancak bir ilerlemeden bahsedebiliriz.

Bizler bu dünyada yaşayan ve gelecek nesillere de karşı sorumlu olan üreticiler ve tüketiciler olarak artık evrensel katkıyı ve anlamını hayatımıza sokmalıyız.  Televizyonlarda bizlere kızan Z jenerasyonu aktivistlerin dediği gibi: “Siz belki 30-40 yıl sonra bu verdiğiniz zararı göremeyeceksiniz ama bizler 50 sene sonra sizden 10 derece daha sıcak bir yazda yaşamak zorunda kalacağız. Buna hakkınız yok.”

Sepet

Satın alınabilecek başka ürün yok

Sepetiniz şu anda boş.