Sene başında pandeminin hayatımıza girmesiyle değişen rutinlerimizi, yaşam şeklimizle birlikte alışveriş yapma alışkanlıklarımız ve tercihlerimiz de değişti. Belirsizlik zamanlarında kontrol arayan bizler daha amaçlı ve bilinçli alışveriş yapmaya başladık. Tüketicilerin “nasıl” ve “nerede” alışveriş yaptıkları sorusuna ek olarak “neden” sorusunun cevabı da değişiyor. Sadece fiyat değil fakat değer arayışı öne çıktı ve ürün kalitesi ve değeri fiyatın önüne geçmeye başladı. Marka olmanın en önemli ayakları devamlılık, açıklık ve tutarlılıktır ve değişen alışveriş alışkanlıklarında tüketicinin güvenini ve sadakatini kazanmayı sağladığını düşünüyorum.
Bununla birlikte yerli üretici ve yerli markaları desteklemek isteği de artmaya başladı. Cadde mağazaları, yerli mağazalar talep görmeye başladı yeniden. Büyük AVM’ lerde dünyaca ünlü markaların ürünlerini almak yerine kendi yerel ekonomisini desteklemek aidiyet duygusuna iyi geliyor sanırım. Son yapılan araştırma ve anketler de aynı bilgiyi doğrulamaktadır.
Son olarak e-ticaretin sokağa çıkma kısıtlamaları ile birlikte tavan yapması da değerlendirilmesi ve çok özen gösterilmesi gereken bir konu. Belki artık web sitelerinde de değişikliğe gitme zamanı. Mağazalarda sunulan müşteri deneyimini ve hissiyatını online sitelere taşımak kolay olmasa da teknolojik imkanlarla farklı, iyi hissettiren, markanın hikayesini anlatabilen uygulamaları kısa zamanda hayatımıza sokacağına inanıyorum. Canlı satış deneyimi, Zoom satışlar epey eğlenceli olabilir.
Bu dönemi getirdiği fırsatları içinde değerlendirebilirsek yerli markalar olarak fark yaratabiliriz, yerli ekonomiyi yerli markaları destekleyerek canlı tutabiliriz. Pandemi de değişen alışveriş alışkanlıkları olması gereken dönüşüme zemin hazırladı gibi görünüyor.