Alışveriş yapmak güzeldir. Tasarımcıların hayal güçlerini, kullandıkları renkleri, modelleri ve detayları görmek insana keyif verir. Güçlü ve büyük bir takım çalışması sonucu inanılmaz emeklerle üretilen modelleri giyince insan kendini tazelenmiş ve değerli hisseder. Her sezon yeni modelleri dört gözle beklersin, ona göre bir bütçe ayırırsın.
Üretilen ürünler de değer görür ve indirimsiz sezon boyunca sevenlerini bulma fırsatı bulur. Bununla birlikte hızlı moda bu süreci adı gibi hızlandırarak büyük emeklerle üretilen ürünlere çok az bir şans verir ve kısa aralıklarla hep başka ürünlere yer açılır. Belki biraz garip gelecek ama ben ilk sezon açılışlarında mağazalara girdiğimde ürünlerin parladığını görürüm ve onlardan gelen enerjiyi hissederim. Dokunmaya kıyamazsınız ama 1 ay sonra sezon indirimine giren ürün bir kenara atılmış, sıkıştırılmış, fiyatı düşmüştür ve mağazaya girdiğimde onların mutsuzluğunu hissederim. Gezegenin kaynakları kullanılarak ve dünya çapında birçok usta ve çalışanın emekleriyle üretilmiş ürünlere daha uzun satış süreci tanımamız gerektiğini düşünüyorum.
Aşırı tüketimi hem biz alıcılardaki doyumsuzluk hem de markaların satış hırsları bunun önünde engel gibi duruyor ama hiçbir şey için geç değil. Her zaman değişimin bir parçası olabiliriz.
Bunu yapmaya başlamak için alışveriş yaparken kendimize şu soruları sorabiliriz. Bu bizi sorumlu tüketici yapar ve hem aşırı tüketimi hem de çevresel ayak izimizi azaltmış oluruz.
-
Buna ihtiyacım var mı?
- Bu ürünün fiti güzel mi ve bana gerçekten oturuyor mu?
- Aldığım ürün kaç yıkamaya kadar dayanıklı?
- Kumaş kalitesi dayanıklı mı uzun süre kullanım için uygun mu?
- Bunu kaç kere giyeceğim?
Bu liste uzar gider. Hele bir de üretilen modellerin kumaş ve aksesuarlarındaki kanserojen ve cilde zararlı maddelere karşı testleri yapılıyor mu? Sanırım bunlar da sonraki aşamalar. Bununla birlikte ben çok iyimser ve umut dolu olduğum için yavaş da olsa bu günlere doğru ilerlediğimize inanıyorum.