Alt kültür, hakim kültürle bağlantısını koparmadan ama çeşitli önemli noktalarda ayrılarak gelişen kültürün tanımlamasıdır. Alt kültürün kaynağı, belli bir yaş grubuna, üyelerin kökenine, ırkına, ekonomik sınıfına, cinsiyetine dayanabilir ve alt kültürü belirleyen unsurlar genellikle grubun estetik, dinsel, mesleki, siyasi ve cinselliğe bakış açılarıdır. Demiş Vikipedi.
Alt kültürlerin kendini ifade etme şekli ise aslında moda yani giyimle olmuştur. Rocker dediğimiz 50’lerde İngiltere’ de başlayan motorsikletçi alt kültürü, ihtiyaç ve pratiklikten ortaya çıkmış ve deri ceketler, askeri botlar, zımbalar, beyaz fularlar ile kendini göstermiştir. Hippie alt kültürü ise 60 ve 70’li yıllarda toplumsal düzene, tüketim ve şiddete karşı çıkan daha rahat ve özgür bir yaşam stilini benimseyen ve bunu yansıtmak isteyen bir gençlik kültürüdür. Salaş, renkli, rahat ve biçimsiz. Hiphopçular ise en sevdiklerim, siyahi Amerika’nın New York’ta başlayıp LA’a kadar uzanan alt kültürünü yaratan gençler, giydikleri bol kıyafetlerle sizin bizi gördüğünüzden daha büyüğüz diyorlar adeta.
Buna alt kültür denilmiş ama bence kültür üstü bir ifade şekli çıkan tüm bu yeni akımlar.
Bizi tek bir prototipe uydurmak isteyen, genelleyen ve bizi böylece kolayca yönetebilen bir dünyada yaşıyoruz. Bir topluluk, bir ülke, bir ırk ve bir kültür olarak var olmak istemek temel insani bir ihtiyacımız olan ait olma duygusunu yaşatıyor bize. Kulağa hoş gelse de bu bizi sınırlandırıyor ve tutucu yapıyor. Ait olduğun topluluğun oluşturduğu kurallara uymak zorunda hissediyorsun kendini, yoksa dışlanmış, boşlukta ve ait olduğun yerden aldığın kimliğini terk etmek zorunda kalıyorsun. Bunu yaşamamak için ise kendi özgürlüğünü feda edip gerçeğine ihaneti başlatıyorsun.
Bizler hepimiz eşsiz varlıklarız, her bir özelliğimiz ile birbirimizden farklıyız. İletişimin en yüksek olduğu bu dönemde herkes anlaşılmak istiyor. Ve böylece genellikle gençlerin başlattığı kültür üstü ifadeler oluşuyor.
Şimdi de o dönemlerden birinde olduğumuzu düşünüyorum, bir tarafta dünyanın eski yaşadığımız hali var. Aşırı tüketim, aşırı üretim, düşmanlık, yaşadığımız gezegeni ve evrensel katkıyı umursamadan yaptığımız seçimler. Modern dünyada özgür yaşadığımızı zannederken cep telefonlarına bağımlı yaşayan bizler aslında yine toplumsal kalıplarda yaşamaya devam ediyoruz.
Bununla birlikte artık düzeni değiştirmek isteyen ve yeni bir çağın geldiğinin farkında olan bir grup insan da var. Sürdürülebilirlik peşinde, doğaya ve insana saygılı. Hayvan haklarını insan haklarıyla eş tutan, sevgiye korkudan daha çok inanan, insan değerini ve yapabileceklerinin farkında olan, gelecek nesilleri ve onlara bırakacaklarını önemseyen bir üst kültür.
Bu üst kültürün seçimleri ve ifadeleri ise şöyle oluşmaya başladı bile; 100% organik kumaşlar, döngüsel tekstil kavramına inanç, 2. El alım-satım, doğal boyalara ve doğadan elde edilen ipliklerle üretilen ürünler, ucuz kullan at yerine daha pahalı ama daha uzun süre giyilebilecek kıyafetler. Yüksek bilinçte olduğumuzun ifadesi olan temel, sade ama değerimizi yansıtan bir tarz. Tabi bunlar sadece moda açısından görebileceklerimiz. Bununla birlikte genel yaşam tarzlarımızda da yenilikleri ve dönüşümü daha çok görmeye başlayacağımız bir alt/üst kültürü seyrediyor olacağız.